bugün

entry'ler (126)

dedirten yasaklandi yuzeyseller panikte

bir yasak ve sonucundaki panik durumunu anlatan cumledir. dedirten en sevdigim komposto markasidir. dedirten'in bogurtlenlisi harikadir. bogurtlenli ve ahududulu kompostolar, receller, tatlilar guzeldir. cilekgiller derdi ortaokuldaki fen bilgisi hocam bunlara. cilekgil hep aklima cicek dilligil'i getirirdi, ama ben ondan hoslanmazdim. kendimi hic sogulamadim bu yuzden, belki de sorgulamaliydim.. yuzeysel miydim, yoksa cevrem mi yuzeyseldi karar veremedim. yuzey acaba satih miydi, yoksa ortu muydu? hayat yuzeysel olana panik verirse insanlar ne yapardi. cok dusundum bunlari, hele de dedirtenin yasaklanmasini.. dedirten yasaklanirsa yuzeyselin karni agrir, kulagi burnu acir..hayat da acidir..hem de sular seller...

bisikletle kaldirima cikma teknigi

bisikletin kaldirima nasil cikarilacagini aciklayan tekniktir. bisiklet tekerlekli bir ulasim aracidir. tekerlek cok yararli bir icattir. yararli olmak bence iyidir, neden kotu olsun ki? olmaz. cunku azi yarardir, cogu da zarar.. bisiklet kelimesi incelenince iki tekerden olusan bi aleti tanimladigini goruruz. bisikletin o zaman neden uc tekerlisi var, dortlusu var diyenler cikabilir. ben kucukken yanlardan destekli dort tekerlegi olan bisiklet kullanirdim. sonra o iki tekerlegi kaldirdi babam, ilk gun bacagimi kiriyodum, sonraysa alistim. alistigim sey onceleri dusmekti.. ancak 11-12 yasima gelince cesaretimi toplayip kullandim bisikleti. kaldirim cadde-sokak kenarlarinda insanlarin yurudugu yerlere denir, ama nalbur ismail abi her gordugu duzgun tas parcasina da kaldirim derdi. ben sasirirdim, ben de onun yaninda tasa kaldirim derdim, sonra tasindik mahalleden, bi daha da gormedim onu, tasla kaldirimi birbirine karistirmak zorunda kalmadim, buruk bi sevinc kapladi dimagimi.. ne var ki hala bisikleti kaldirima duraklamadan cikaramiyordum.. once durup, bisikletten asagiya inip (duserek degil, adam gibi), bisikleti kavrayip yukari cikarirdim. baskalari gider o bisikleti ayakta surer, spin atar, saha kaldirirdi, ben de bakip uzulurdum.. acikliydi o zamanlar, hala da bisikleti surerim ama kaldirimda bedensel ozurluler icin yapilmis yokus yoksa durmadan cikamam o kaldirima..ah kaldirimlar, bisikletimi elime veren tas parcalari..aci...

ispanyol haslamasi

ispanyollarin haslayis sekline yemek literaturunde verilen isimdir. ispanyol, ispanyol milletine mensup herhangi bir bireye verilen isimdir. ispanyol bir insandir. belki kadindir, belki erkek; belki yaslidir, belki de genc, hatta kuzu.. bugunlerde ispanyollar her zamankinden daha bir zengin, daha bir sehirlesmisse haslama stillerinin buna etkisi yadsinamaz.. haslama bir husu bulma yontemidir, muziplikten cikarir, huzura erdirir. ben mesela haslamanin tadini asla kizartmadan almam, cunku kizartma huysuzdur, mustezidir. ispanyol haslamasi bu yuzden firtinada disarda kalan turuncu kurbaga kadar sucsuzdur. unlu gezginin de dedigi gibi "silindirin bile donmedigi yollarda bu kadar guzel yemek pisiren baska millet yoktur".. ne guzel demis gezgin, ama silindirin donmemesi onu uzmustur.. huzun insanlari etkilemistir, ispanyollari da..ne aci..

sözümü dinlemez isen iğneci gelir

soz dinlenilmez ise hastalik olacagini bildiren dikkat cekici bir uyaridir. soz gumustur. ben gumusu sevmem, temizligiydi, ozel sivisiydi falan filan. bana ne be, ben mi ugrasicam onla, kendi kendini temizleyen, ya da temizlik gerektirmeyen bir yigin alet, edevat, maden, metal, kuruc var bu dunyada. soz'e o yuzden supheli bakilmalidir..soz ilginctir. soz bazen dinlenir, ama cogu zaman dinlenmez. onermeye gore sozu dinlemeyen hasta olur ve igne yemek zorunda kalir. igneyi doktor da, yapar hemsire de, ebe de. bizim bi eczaci vardi eskiden o da yapardi, bi igne odasi vardi ufacik. bu durumda igneci sayisi azimsanmayacak olcudedir. bir kapidan gircek herhangi birinin igneci olma olasiligi artar durmaz.. yani soz dinlenmeyince hastalanma olasiligi dusuk olsa bile igneci gelmesi olasiligi buyuktur. zaten ben hasta olsam igneciyi ayagima getiririm. kim ugrasicak igneciye gitmeye.. hayret bisi..ama neticede hasta olmak insanin icini burkar, hayattan uzak kalmak, disari cikamamak, yedigin yemegin tadini alamamak..acitir icini insanin, damlalar..

muessesemiz klimalidir

bir isletmenin klimali oldugunu anlatan soz obegidir. muessese mukemmel olmayabilir. hic bir muessese mukemmel degildir. bazi matematikciler sayilar mukemmeldir, muhtesemdir diye atip tutar. ben inanmam ama dogrudur. bu beni ilgilendirmez. muesseseler ise insan elinden cikmadir. ilgiyle, ozveriyle kurulmustur cogu. belki de borcla harcla, ama sevkle ve tuneksizce. klimali muessese normal muesseselerden yazlari soguk, kislari da sicak olabilir. eski isyerimde kalorifer falan yoktu mesela, kislari da klimayi kullanirdik sicak hava uflerdi. pintiydi sahipleri mesela.. ama oderlerdi elektrik parasini catir catir. elektrik harcar zaten klimalar, bi de motorlari vardir bu aletlerin, onlar yipranir, yipranma katsayilari da yuksektir. yedek parca, servise bakmak gerekir. bi de ne kadarlik alana hangi kuvette aliyosun aleti. klimali muessese bu acilardan alengirlidir. alengir her zaman mutluluk getirmez, icini karartir insanin..aci...

hamamdan kiz kacirma

hamam gibi sicak bir mekanda yapilmasi nahos olan harekettir. hamam sicaktir, hamam da tas da vardir, su da. susuz hamam yapilmaz, belediyede tanidik bile olsa il saglik mudurlugunu ararsiniz, onlar gelir incelemeyi yapar, rapor tutarlar.. fotograf cekenlerini de gormus arkadaslar rapor tutarken, sevinmistim duyunca "ne guzel fotografa ilgili devlet memurlari da var" diye. gercekten de vardi.. hatta cok.. sonra kadinlara genelde ayri hamam kurarlar. erkek-kadin hamamlarini ayirirlar. ama kazik kadar oglan cocugunu hamama getiren de var, onlara ceza yok. ilginctir.. kacirmak iyi degildir, hatta kotudur. goturmek, getirmek, gezintiye cikmak, eve davet etmek falan normaldir, ama kacirmak anormal bir durumu belirtir.. kiz kacirmak da bu acidan yaklasinca ilginctir. hamama giren kadinlar kiz kacirabilir. hamama erkek girerse "ay sapik, terbiyesiz adam" gibi laflar isitilebilir. ben girmem kadinlar hamamina, o yuzden de isitmem. duzgun insan da girmez oraya. hamamda su var, kayar duser insan. dusmek zaten acidir. bi de kacirma varsa daha da aci..hayat ne aci..

omuz kaldirmak

omuzlarin kalkindirilmasi ile ilgili bir durumdur. omuz insan vucudunda sagda ve solda yer alan uzuvlardan sadece birisidir. disaridan dikkat ceken bir uzuvdur. olup olmamasi beni ilgilendirmez, ya da dar veya genis olusu. genis omuz kadinlara yakismaz. omzu genis kadina katana diyeni bile duydum, ayipladim.. omuza destek vatka ile yapilir. eger omzu düsükse bir insanin ona vatka yardimci olabilir. vatka cirkindir. ismi bile kotudur, sovyet devlet motoryagi fabrikalarinin da adidir zaten, soguktur. omuzu kaldirmak silkmekten farklidir, cunku vatkalar omuz silkilince duser, ama omuzu kaldirirsaniz vatka dusmeyebilir. omuz kaldirmak vatkasiz ve sicak havada yapilirsa guzel bir egzersiz olabilir. bize beden egitimde yaptirirdi necmi hoca, o da gitti..omuzlar kaldirilir, ama sonrasi belirsizdir..belirsizlik acitir..acidir..

komşudan gelen inleme sesi

acikli seslerdir.. komsu evimizin bulundugu mekanin saginda solunda, altinda ustunde, yakininda oturan insanlar kumesidir. bu insanlar bazen hinzir, bazen hazir cevap, bazen de muskulpesent olurlar. komsu komsuya muhtactir, bazen de komsu komsunun dusmanidir. tahtaya vurayim, simdiye kadar hic kotu komsum olmadi. gecenin bi yarisinda uzaktan kumanda uzerindeki aptal boyayi cikartmak icin kapilarini calip solvent istedigim komsum bile beni sevdi. ertesi gun "oglum uzulme, boyle seylerle asabini bozma" dedi, o solventi nalburdan buldu getirdi.. komsuluk buydu.. ben eger boyle bir komsumdan inleme sesi gelirse hemen ustumu basimi giyip kapisinda biterim. komsunun yaslisi vardir, genci vardir. yasli komsular tehlike altindaysa gozumu kirpmam, kucuge de suyunu veririm. komsular sevilmelidir. inleme sesini duyup ta gitmemek ne kadar haincedir..ne aci..

her yemekten sonra yak bir cigara

"her yemekten sonra sunu bunu yapiniz" tarzinda bir onermedir. yemek guzeldir. yemek yemek te guzeldir, yapmak ta. yemenin iyisi kotusu de olmaz. doymak, guzel tadlar almak onemlidir. gunde uc ogun yemek gerekir. ben iki ogun yerim, sabah kahvalti edemem ama o benim sorunum. bazisi var gunde 5 ogun de yer diyet yapayim diye. diyet gereksizdir. sigara daha da gereksizdir. sigarayi sevmem, iceni ise severim. ortaokuldan baslayarak okul ve is hayatimindaki yakin arkadaslarimin heralde %80-90'i icerdi bu meredi. ben derdim "havamin icine ettin", onlar da "abi naapalim alismisiz" derlerdi. anlasirdik medenice. hic garez kufur etmemisimdir bu sebeple, etmem de, bana ne? yemegin besin degeri yuksek olani makbuldur. ama bu sigara yemegin besin degerini tartismaya yer vermeyecek sekilde ortadan kaldirir. aciklidir. ben yemedigim yemege uzulurum. cocukken de tabaktaki son kofte uzulurdum, arkamdan aglardi o.. dusundukce hala uzuluyorum. kofteler bitirilmelidir. yalniz kofte olmaz, sonu tuvalettir ve lagimdir ama onun besin degeri vucutta kalir. kaka sadece degersizi alir, ama ya sigara? yaa aci..ne aci..

igne deliginden iplik gecirmek

kolay gozukup adami rezil eden bir ugrasidir. igne deligi bozuk olmayan gozle rahatlikla gorulur. igne deligi ufaktir, heyecanli spikerler "heaaakhaagn topu igggne deliiyinden gecirdiiiah" derler mesela hakan isimli bir topcu cok zor bir pozisyonda gol attiginda.. o kadar zordur igne deliginden biseyler gecirmek. ama iplik igne deliginden incedir. iplik uretilen yerleri de gordum. yapimi tehlikelidir, isci sagligi kontrol edilmezse is kazasi cok olur, cok genc kizin cani yanmistir o atolyelerde. neyse, iplik incedir. ama o iplik igne deligine sokmaya calisinca insanin gozunde buyur. koordinasyon eksiligim olmamasina ragmen ipligi ilk seferde geciremeyip ipligin ucunu buzusturdugum zaman o hikayenin sonu gelmis demektir benim icin. kotudur. beni cok uzmustur. bi de makasa basvurulmazsa ve israrci olunursa o ipligi geciremeyen insanin sinirleri iyicene firlar ve "dikmiyorum gomlegimin dugmesini, havadar havadar gezerim" dersinizi bi anda. yok ben derim, belki baskasi baska bi sey der. bu sebeple igne ureticileri portfoylerine "iplik gecirici" gibi ufak ve garip gorunumlu bi aksesuar eklemislerdir. ben almistim ondan, uzulmustum..ne aci...

son parasiyla kazikazan oynayan ogrenci

parasi oldugunda kumarda kaybedecek olan adamin ogrencilik aktivitesidir. parayi sevmem, seveni de sevmem. onemlidir ama para hayatta. ben parayla alisversi ederim, bi de para yerine gecen kredi kartiyla. ama para yerine pulla alisveris edemedim su gune kadar. edebilsem 22 yildir biriktirdigim butun pullarimi harcardim serefsizim, zaten bi ise yaramadi esseogluesseler.. neyse, para ne kadar onemliyse son para daha da onemlidir. son para ilk para ve sonradan gelenlerin en sonunda gelen para ozelligini tasir. sonrasi yoktur. belki gelir. ama o zaman diliminde eldeki tek paradir, tek para birimi ise rupi'dir hindistan'da. insan elindeki son parasiyla mantikli davranmalidir. biz kucukken sokagimizin basinda bi bufe vardi, hakan abi orayi isletirdi. mesela bazen son paramla ordan dido, cokomel, eticin falan alirdim. ya da cilekli mis sut. sonra da evime yururdum. ama buyudukce evden de uzaklastim, o zamanlar son paramla eve gelirdim. simdi dusunuyorum hala o yillarda olsam, yani harclikla gecinsem son paramla ne alirim diye. kazikazan oynayan arkadasi takdir etmiyorum bu yuzden, kendisini kiniyorum. ben son parami ya eve donuse harcardim ya da evim yakinsa da bi oyun kasedi alirdim, ya da atariye giderdim. ne yapayim daha cok parayi. paragoz bu kazikazanci ogrenci, yazik..ne aci...

delik corap fiyaskosu

delik corabin yolactigi fiyaskodur. corap guzel bir giysidir. corap giyen insanin basina kotuluk gelmez derdi buyukdedem. o da bilirdi ki corap insani kisin hastaliktan yazin kosele ayakkabinin yaratacagi mantardan korur. corabi insan hor kullanirsa corap delinebilir. bazen bi civiye basarsin, ya da ucu acik ve sivri bi kabloya, oracikta gider corap. benim cok yirtildi oyle. ufak bi delik bile olsa o corap gider. delik buyur. dunyada acilan her delik kendi bi sure sonra kuculur. fiziki bir olaydir bu, ama corap deligi bunun aksidir. acildikca acilir. delik corap kotudur. hele de siyahsa. siyah coraptan gorunen beyaz ayak hayra delalet degildir. bi de corap gostermelik olarak giyilmisse misafirlikten evvel, bi de yikanmamissa adam o zaman kepazelik. kapkara alti olan bi basparmak cikar coraptan. yere damlayan suya bassan su kapkara olur orda. o suyu kimse silmez yerden. kapkara su, zehirli. cis bile daha tazedir ondan. en azindan antiseptik.. yaa, corap delinmesi fiyaskodan cok faciadir. facia kotudur, uzer insani, hatta kuslari..aci..

kapi kapi dolasip dua kartlari satan satici

iman pazarlayicisidirlar.. kapi kapi dolasmak kimsenin istedigi bisey degildir. ben kapi kapi dolasanlari sevmem. misafirlige bile gitse insan nereye kadar? ben kapilari da sevmem. kapi soguktur, hele bi de celik kapiysa buz gibidir. neyse, dua kartlari bildigimiz kartlar uzerine basilir, arkasinda saginda solunda bi kabe resmi, cami resmi konulmus kartlardir. bu kartlar umraniye'de ofset baski yapan matbaacilarda daha cok basilir, ucuzdur ama basimi. adamin biri seni yolda yakalar "selamin aleykum abi, al bunu" diye.. her isin bi adabi vardir. kapi kapi dolasirsin da yoldakine niye dadanirsin diye sormustum o adama, eski 14" monitorum kadar kafasi vardi adamin, adam tabii. hani kucuk cocuk olur, sevimlidir, verirsin parasini "sen de kalsin yumurcak" dersin ya. yok oyle bi tipi deyyusun. izbandut gibi adam.. neyse, satici boyle satamaz malini, korkutmaya calisrak mal satilmaz, ben satani da gordum ama onlar buyuk ihalelerdi, kirli isler oluyodu.. ayiptir, kapilara cok vurup eskitmemek lazim, onlar da milli servet..aci..

durakta bekleyen iki yabancinin iliskisi

durakta beklemeyle baglanan insanlarin durumudur. durak durma yeridir. duran adama saygi duyulur. durmayana da saygi duyulmalidir. kinetik enerji onemlidir. bunun yaninda durak insanlarin ve tasitlarin durduklari bir mekandir. kapalisi da vardir acigi da. ben her renk durak gordum bu yasima kadar. 4-5 senedir de moda oldu duraklari camdan yapmaya basladir. belki de iyi ettiler, ne bileyim cami silmek daha kolay. obur turlu renkli metali silersin bezde rengi kalir. sahit oldum buna, boyalar boya degil ki.. terbiyesizler.. neyse, durakta beklemek sikici bir durumdur, ben bi keresinde bir kusur saat bekledigimi bilirim. soguktu, kulaklarim donmustu, bi gun kirmizi kulakla gezmistim. durakta baska insanlar da varsa eger durakta konusmalarin olmamasi imkansizdir. insanlar yalniz beklerken bile bile yarenlik ister. ben istemem o ayri, gitsin isine baksin adamlar, basimi agritmasin. zaten soguk zaten ayaktayim bi de laf mi yetistiricem. neyse, ama bazen iki yabanci "bu otobus te nerde kaldi" lafiyla konusmaya baslarlar. iliski boyle baslar. cogu zaman "bilmem valla gelmeliydi simdiye" lafiyla da biter. ha bundan uzun konusup iliskiyi devam ettirenleri de gordum, ama tanimadim. demek ki baska yabancilar iliskiye girmis. duraklarin soguklugu devam eder boylece, aci..cok aci..

yagmasan da gurle

anlat anlat heyecanlı oluyo ekolune yakin bir soz obegidir. yagmak guzeldir, yagan seylerin basinda da yagmur gelir. insanlar yagmurda bazen yurur, bazen kosar, bazen de durur. duran adama ben saygi duyarim, cunku o da yagmura saygi duyar. yagmur durur, ben de gecerim. yaya gecidinde beklemek gibidir bu iliski, duran duranadir. gurlemek gegirmeye benzer, ben gecen gun gok gurleyince yan masamdaki seviyesiz is arkadasim sevgili hulusi'ye "manda kasa mercedes" dedim. o anlamadi.. ben de anlamadim niye dedim oyle bisey. sonra "abi yazilim guncellemesi vardi, nasil da gurledi gok" dedi bana. ben anladim ne demek istedigini.. zaman gecti isten ciktim eve gittim. yemek falan yedim, film izledim, sonra da uyudum.. yagmak iyidir, ama yagis birakamiyorsa hava o zaman gurleyebilir. ama dun hem gurledi hem de yagdi. ben sevinmedim buna, ama doga sevindi. cocuklar gibiydi kimbilir..buluttaki cocuk yine agladi..ne aci..

iletişim özürlü yazar

iletisim becerisi sinirli olan yazardir. iletmek guzel bir olgudur, hele iletkenlik.. mesela ben elektrigi ileten maddeleri cok severim, nedeni de o maddeler sayesinde evimde lambamin yanmasi, bilgisayarimin, televizyonumun calismasidir. iletmek onemlidir, belki de kutsal. amerikali postacilar goreve baslamadan once ettikleri posta yemininde "iletisimin kutsalligi"ndan bahsederler ve yaptiklari gorevi kutsal sayarlar. haklidirlar, hem yatay duzeyde hem de dikey duzeyde bu boyledir, duzey de mutluluktur.. yazi yazan, eser veren bir insanin iletisiminin zayif olmasi buyuk bir sorundur. yazan insan ileten insandir bir nevi; pirasa nasil elektrik kablosu yerine kullanilamazsa, iletisimi kit olan yazar da fikirlerini "cat pat gum" seklinde anlatir, etraf kokar. hatta yanik kokusu alinir. yazar yine de iletisimini guclendirmenin yolunu aramalidir. yollar uzundur, ama iletisim gereklidir, ulasimi ise aci..hem de ne aci..

hali saha macindaki cirkef eleman

hali sahalarda goruldugu soylenen elemanlardandir.. bir kere halidan saha olmaz, saha alandir, alan bosluk ta olur toprak da. hali ise ya elle dokunur ya da makineyle. ben bi keresinde sadece ayagiyla hali dokuyan bi kizcagiz izlemistim televizyonda da gozlerim dolu dolu olmustu o gun.. neyse, bu hali oyle bir malzemedir ki ondan ancak eve, ofise hayir gelir. ben sahsen hali'nin saha olabilecegini dusunemem. kuduz kopek girse evime yine fikrimi degistirmem. host derim kopek zaten kacar, ama saldirirsa affetmem.. mac eger hali sahada oynaniyorsa o mactan hayir gelmez. toprakta oyna daha iyi, en azından elektrigini alir, dusersin, masaj yaptirmis gibi olursun, hem de bedavaya.. eleman iyidir, ama cirkeflik yapmasina ben karsiyim. bence butun hali saha elemanlari da karsidir. iste boyle adam insani cileden cikartir. tahsin abi var su idaresinde daire baskanidir, o da sevmez. ben tahsin abi'ye guvenirim. ama kotudur bu cirkefler, insani yaprak sarma gibi kivancsiz birakirlar, kivancsizlik kotudur, aci...

güç bende artık

eskiden baskasina ait olan gucun simdi kendisine gectigini savunan bir insanin beyanidir. guc, salgam suyu gibidir, her seyin yaninda iyi gitmez.. mesela ben iskenderin yaninda salgam suyu icenlere uyuz olurum. cunku iskenderin yanında ne salgam icilir ne de ayran. ic kolani, gazozunu, olmadi bi bira ac otur, ama adam ol.. iste guc bu sebeple salgam suyu gibidir. gucun yeri vardir. rengi, kokusu yoktur ama guce sahip oldugunu yine de anlar insan.. sonradan kutahya'ya tayini cikan bi ogretmen abimiz zamaninda soylemisti bana "gucumu sinirlandiramiyorum, selcuk gibiyim" demisti.. ben o zaman daha kucuktum, simdi ne demek istedigini cok daha iyi anlayabiliyorum.. guc bir zipkin degildir, ama sahibi olmak insani zipkin eder, "guc bende artik" bu yuzden kinayeli bir soyleyistir, insani kemer de edebilir..ne aci...

pismiş patlıcanın balgamı andırması

deli dolu bir tespittir. pismis patlican pismemis patlicana yegdir. pismis patlican daha guzeldir. ben pismemis patlican sevmem, ama fantezi sitelerinde kadinlar var, onlari gordum, onlar seviyor. balgam sumugun agizdan cikanidir. pis degildir. ama yenilmesi guzel olmaz. ben ozellikle balgamini cikarip yiyen birini gormedim. gorsem yanina gider sorardim nasil diye. bu bence buyuk bir eksikliktir. balgam da guzeldir. sadece goruntusu kotudur. pismis patlican bence sadece pismis patlicana benzer, balgama benzeyen de balgamdir. ama balgama benzeyen serbetler, kompostolar da vardir. bu kompostonun sorunudur. balgama benzememek onun problemidir.herkes bir olmali konuda, olmamasi acidir, aci..

tuvalette sevgiliyi düşünmek

sevgiliyi ulu orta yerde dusunmekten daha anlamli bir eylemdir. sevgili oyle her yerde dusunulmez. "sirin bi kedi gordum, aklima geldin", "vitrindeki hamit yazan kolye seni bana hatirlatti" gibi cumleler soyleyenler iblistir.. sevgili insan kendini dinlerken akla gelir. osuruk insanin kendisinden cikardigi en aykiri sestir. adete bir ciglik, bir haykiristir. kendi osurugunun sesini dinlerken sevgilisini dusunen bir insan inanin ki sevgilisine en bagli olan insandir. sonra kaka'nin suya yaklasik 30cm mesafaden dususunun sesi dunyada hic bir sese benzemez. ben denedim 1989'da, esit derinlikteki bi su birikintisine vasati bir kaka parcasi boyutunda bir oyun hamuru attim.. ne mi oldu? "lok" diye salak bi ses cikti.. simdi nerde o guzelim kaka sesi, nerde bu ses? yaaa.. sevgili tabii ki tuvalette dusunulur, aksini aklima bile getiremiyorum..ne aci..